Yazılımcılığın Ne Olduğunu Anlamamış Bilgisayar Mühendisi

Bu yazıyı okuduğumda, “yazılım kimlere kalmış” dedim ve bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

Şimdi bu yazıyı alıntılar vererek, analiz etmek istiyorum. Kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum, çünkü yazı tam bir kargaşa ve tutarsızlıklar abidesi.

Amacım kimseyi rencide etmek değil. Bu arkadaşımızın yazmış olduğu tezlerin mevcut ve müstakbel yazılımcılara ve yazılım sektörüne zarar verdiğini ya da verecegini düşünüyorum. Bu işi severek yapan birisi olarak, buna izin vermem düşünülemez. Bunun yanı sıra yazıyı okuyan birisi olarak, cevap verme ve yanlışlıkları düzeltme hakkımı kullanıyorum.

Yazının ana konusu mühendlislik okumadan, yazılımcı olunup, olunamayacağı şeklinde. Yazı sahibinin görüşü bu işi sadece bilgisayar ya da yazılım mühendisi olanların yapabileceği yönünde ve şöyle bir çelişki ihtiva ediyor:

Yazılım üretmek bir sanattır, aksi iddia edilemez. Sizin bu sanata 
yatkın olup olmadığınızı ortaya çıkartacak çok kolay bir testi 
aşağıda açıkladım.

Yazar ne yazık ki burada sanatı kastetmekle birlikte sanat ile zanaati karıştırmış durumda. Kurmuş olduğu cümle çelişkili, çünkü savunduğu mühendislik olgusu ile sanatın yakından ve uzaktan hiçbir ilgisi olamaz. Yazılım mühendislik işidir kanısını savunurken, yazılım sanattır diyor. Programcılık sanat mı, zanaat mı? başlıklı yazımda bu konuya değindim. Programcılık sanat değildir. Programcılığın bir kısmı mühendislik bir kısmı da zanaattir. Uygulamalar bir mühendis kafasıyla tasarlanır, bir zanaat ustası gibi koda dökülür.

Yazar bir yazılımcı olup, olamayacağımızı anlayabilmemiz için bir test hazırlamış. Testi inceleyelim:

Tek yapmanız gereken başlamak istediğiniz programlama veya uygulama 
dilinin kitabını alıp okumaya ve uygulamaya başlamak. Şayet okuduğunuzu 
anlayabiliyor ve uygulayabiliyorsanız, gayet güzel! Şayet okuduğunuzu 
anlayamıyor, küçük uygulamalar geliştirirken dahi kitabı açıp bakma 
ihtiyacı hissediyorsanız, bu durumda sizden yazılımcı olmaz.

Programcı olmaya hevesli ama bu konuda hiçbir bilgisi olmayan bir şahsın bu testi geçmesi imkansız, çünkü test çok absürd. Yeni bir alana ayak bastığınızda, o alana has dili bilmediğiniz için başlangıçta bocalamanız çok doğal. Her çalışma sahasının kendine has zorlukları olur ve bu zorluklar çalışma sahasına aşina olundukça aşılır. Eğer herkes yeni bir sahaya adım atarken böyle bir test yapmak zorunda kalsaydı, o zaman bu dünyada kalifiye bir eleman bulmak mümkün olmazdı.

İşte çok cesur ortaya atılmış bir tez daha…

Mühendis ile yazılımcı arasındaki fark, maaş konusunda keskinleşir. 

Yazar burada ne yazık ki genel değil, yerel bir bakış sergilemektedir. Türkiye çok genç bir nüfusa sahip olan bir ülke. Bunun yanı sıra yazılım sektörü Türkiyemizde çocuk ayakkabılarıyla geziniyor. Yazılımın gerçek anlamda nasıl yapılması gerektiği konusunda bilgili insan sayısı parmakla sayılacak kadar az. Çoğu bilgisayar mühendisi de bu işi bilmiyor, sonradan bu işi öğrenmiş şahıslar da.

Bilgisayar ya da yazılım mühendisi ile alaylı yazılımcı arasındaki fark kesinlikle maaş olamaz. Türkiye küçük bir piyasa olduğundan ve çok sayıda yazılımcı bu piyasada iş bulmaya çalıştığı için firmalar seçici olma ayrıcalığına sahipler. Doğal olarak arz edilen iş gücünün talep edilenden fazla olması, firmaların mühendis sıfatını taşıyan yazılımcıları tercih etmesini kolaylaştırıyor. Almanya gibi bir piyasada Türkiye’ye nazaran arz talep dengesi tam tersine olduğundan, mühendis ile alaylı yazılımcı arasında hiçbir fark yok. Fark olsa bile bu farklılık tecrübe bazındadır. Kim daha tecrübeli ise, daha çok maaş alır. Hesap bu kadar kolay. Mühendis, mühendis olduğu için daha çok para kazanır ya da kazanmalıdır demek, abesle iştigalden başka bir şey olamaz. Ayrıca bu bazı kafaların nasıl çalıştığının da çok iyi bir ispatıdır. Bir iş gücünü kıymetli kılan, iş konusunda ne kadar kalifiye olduğudur. Üniversite bitirerek hiçbir kimse kalifiye elemanım diye ortalıkta gezinemez. İnsan iş başında, öğrendiklerini uygulayarak pekişir ve kalifiye bir eleman haline gelir. Bu açıdan bakıldığında bir bilgisayar mühendisi ile kendini çok iyi yetiştirmiş bir alaylı yazılımcı arasında hiçbir fark yoktur. Nice fizik ve kimya mühendisleri tanıyorum. Yıllarca programcı olarak çalışmışlar ve benim diyen birçok bilgisayar ya da yazılım mühendisini ceplerinden çıkartırlar.

Yazarın bir sonraki tezine bir göz atalım:

Mühendisler, kurumsal yapılı şirketlerde daima yazılımcıların 
patronu olarak çalışır (başlangıçta böyle olmayabilir, 
ama yazılımcının 5 yıldır beklediği terfiyi mühendis en çok 
2 yılda alır.

Ben yazılımcı olsam ve bu şekilde hakkım yense, böyle bir firmada beş dakika bile durmazdım. Çalışanlarına sarf ettikleri emeğe göre değil de, sahip oldukları bir takim mühendislik sıfatlarına göre öncelik tanıyan firmalar, bu hallerini piyasada eleman bulamayacak hale geldiklerinde çok çabuk değiştirirler. Yazarın tezinden de anlaşıldığı gibi Türkiye’de yazılım sektörü yok kadar küçüktür ve bu durumu kendi avantajları yönünde kullanan kurumsal firmalar, şimdilik alaylı programcıların haklarını yemektedirler. Yarın, bir gün piyasa büyüdüğünde ve programcılara olan talep arttığında, kim daha çabuk terfi alıyormuş, göreceğiz. Kim daha çok çalışıyor ve tecrübe sahibi ise, terfiyi o almalı. Mühendisi alaylının önünde gören zihniyet, iş gücüne ihtiyaç duyduğunda, o alaylının önünde eğilir. Bu kaypaklık zaten mühendisler önceliklidir zihniyetinin ne kadar kokuşmuş olduğunun ve dikkate ve ciddiye alınmaması gerektiğinin ibaresidir.

Devam edelim:

Bazen kurumsal şirketler de "uzman" alabilir, ama bu durumda 
"mühendisin" yanında takılan bir eleman gibi olursunuz, tavsiye etmem.

Yazar ne yazık ki mühendis dediği şahısları cebinden çıkaran alaylılarla çalışma fırsatı bulamamış. Alaylı konumu itibari ile zaten mühendisin bildiğinin iki katını, çalıştığının iki katını, öğrendiğinin iki katını öğrenme eğilimi gösterir, çünkü kendisini mühendis ünvanı olmadan ispatlamak zorundadır. Bu şartlar altında boynuz kulağı çok çabuk geçer.

İngilizce olmadan sıradan “programcı” olmanın ötesine geçemezsiniz.

Yazara bu konuda haklıdır. Türkçe kaynakların artması ile ingilizce bilmenin de önemini yitireceğini düşünmekle birlikte, ingilizce bilmenin yazılımda şimdilik bir gereklilik olduğunu düşünüyorum.

Üniversite okumadan, "yazılım uzmanı" olmaktan öteye geçemezsiniz...
Bu işin en doğru yolu mühendis olmaktır.

Eğer kendim de bir bilgisayar mühendisliği okumuş bir yazılımcı olmasaydım, bu üniversitede ne öğretildiğini gerçekten çok merak ederdim. Ben size üniversitede ne öğretildiğini kısaca özetleyeyim: biraz matematik, biraz algoritma, biraz ondan, biraz bundan ve dört sene sonra diplomasını alıp, mühendis oldum diye böbürlenen, ama gerçek yazılımın nasıl yapıldığından ışık yılları uzaklıkta şahıslar. Bu mühendislik olayını büyütmenin gerçekten bir anlamı yok. Makine ve elektronik mühendisleri bile biz bilgisayar mühendislerinden mezun olduklarında çok daha donanımlı mühendisler. Bunun yanı sıra en doğru yolu kavramı göreceli bir kavramdır. Yolların hepsi Roma’ya çıkar diye bir söz vardır. İyi bir yazılımcı olmak için bilgisayar ya da yazılım mühendisi olma zorunluluğu var diye bir şey olamaz.

Şu anda bir işveren olarak da "yazılım uzmanı" hiçbir arkadaşımızı 
işe almadım, hep "yazılım veya bilgisayar mühendisi" işe aldım. 
Çünkü bizim ürettiğimiz yazılımlarda, analiz ve matematiksel 
yetenekler gerekiyor.

Eğer uzay mekiği ya da bilgisayar oyunları için program yazmıyorsanız, yazdığınız kodun %99’unda toplama, çıkarma gibi basit matematiksel işlemler yaparsınız. En son yaptığım matematiksek işlem x++ idi.

Programcılığın matematikle çok ilgisi yok. Soyutlayabilme yeteneğiniz varsa, programcı olmak için en önemli yeteneğe sahipsiniz demektir. Geriye kalan her şeyi kitaplardan ve bu işin ustalarına bakarak, öğrenebilirsiniz.

Bu işi kendi kendine veya kursta öğrenen hiç kimse de kalkıp, 
"Yahu ben cebir, analiz, algoritma vb. de öğreneyim" demiyor.

Mühendislerin çoğu ilerde mühendis ünvanım ile daha iyi bir yere gelir, daha fazla para kazanırım diye mühendis olurlar. Alaylı programcıların çoğu bu işe gerçekten gönül verdikleri için programcı olurlar. Bu işe gönül veren bir insan Java gibi mainstream olan diller haricindeki dilleri de öğrenir, çünkü kendini geliştirme yolunda her türlü bilgiyi sünger gibi emer. Kim Daha İyi Programcı? başlıklı yazımda bu konuya değindim. Verdiğim eğitimlerde bazı alaylı olan katılımcıların mühendislere nazaran daha geniş bir teknik altyapıya sahip olduklarına, kendi uzmanlık alanları haricindeki alanlarla da ilgilendiklerine ve yenilikleri yakından takip ettiklerine şahit oldum. Bunun sebebi bu işe gerçekten gönül vermiş olmaları ve severek yapıyor olmalarıdır. Ben bu tür adamları işe alırdım, çünkü projeyi uçuracak olanlar bu tür yazılımcılardır. Eğer bir yazılım mühendisi de bu tür özelliklere sahip ise, o zaman onun da başımızın üzerinde yeri var.

Hindistan’da insanları sınıflandırmak ve toplumu ayrıştırmak için kutu sistemi oluşturulmuş. Bir kutuya ait insanların başka bir kutuya geçmeleri mümkün değil. Yazar da yazılımcılar için böyle bir kutu sistemi oluşturmaya çalışmaktadır. Bunun kimseye bir faydası olmadığı ortadadır, çünkü oluşturulan bu kutu sistemi maddi olarak daha fazlasını hak eden alaylıların kötü şartlarda sömürülmelerine sebep vermektedir.

Bir işin üniversite eğitimini almış olmak şüphesiz iyi bir teknik altyapının oluşturulmasında faydalıdır. Lakin üniversitelerin ne kadar kolay ve uyduruk bir şekilde bitirilebileceğini hepimiz biliyoruz. Hele hele Türkiye gibi ezberciliğe dayanan bir eğitim sisteminin olduğu bir ülkede alınan üniversite eğitimini bir ayrıcalık olarak satmaya kalkmak, bu işin hakkını vererek çalışmaya çalışanlara yapılmış büyük haksızlıktır. Gerçek öğrenim süreci üniversite bittikten sonra başlar. Alaylı olsun, mühendis olsun, iyi bir programcı ile vasat bir programcının arasındaki farklılık da burada belirir. Kim her daim yeni bir şeyler öğrenme eğilimi gösterirse, öne geçer. Yazılım tutku işidir. O tutkuya sahip olmayanı mühendis ünvanı bile kurtaramaz. Benlik gütmeyelim.


EOF (End Of Fun)
Özcan Acar

Share Button
0.00 avg. rating (0% score) - 0 votes

51 Comments

  • Binnur Kurt

    04 Eylül 2014

    Türkiye’de kaliteli Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinin olduğu üniversiteler var. Bu bölümlerden elini kolunu sallayarak mezun olamazsınız. Ben de o üniversitelerden birinden mezunum. İyi bir bilgisayar mühendisinin mutlaka matematik ve özellikle ayrık matematik bilmesi gerekir. Bu zamana kadar çoğu projede ayrık matematik bilgime başvurmam gerekti. Eğitim verdiğim zamanlarda katılımcılara mutlaka tadımlık ayrık matematikten bulmacalar sorarım, bu yönleri körelmesin diye.

  • Özcan Acar

    04 Eylül 2014

    Istisnalar kaidelere bozmuyor. Ayrik matematik konusunda haklisiniz, lakin ayrik matematik genel matematigin cok ama cok kücük bir bölümünü olusturur ve ögrenmesi zor olmayan bir daldir.

  • Serkan Çamur

    04 Eylül 2014

    dünya kadar tartışma gördüm bu konuda,gerçekten bu meslekte başarıyı yakalayanların ünvan takıntısı olan değil azim ve işini seven insanlar olduğunu gördüm.
    http://www.kodadiyazilimci.com

  • Özcan Acar

    04 Eylül 2014

    Serkan bey +1

  • Gökhan Akgöl

    04 Eylül 2014

    Merhaba,

    Uzun zamandır yazılım ile ilgileniyorum oldukça ciddi projelerde bulundum ama kendimi hiç bir zaman otorite olarak görmüyorum hala ustaların yazdıkları kitapları okuyorum onları takip ediyorum kendimi geliştirmeye çalışıyorum vs.

    Genel olarak Türk insanının hatası kendisini çabuk oldum ! zannetmesidir bence, yazıya konu olan arkadaşımızda aynı hataya düşmüş sanırım

    Bu kadar keskin cümleler ile ahkam kesermiş veya son kararı açıklarmış gibi konuşmak en başta sektörde öncü olmuş ustalara saygısızlıktır. Yazılımcı, mühendis veya alaylı da olabilir önemli olan kişinin bu işe tutkuyla bağlı olup olmadığı ve kendisini ne kadar geliştirdiği ile ilgilidir.

    Özcan hocam uzun yılardır yazılarınızdan ve tüm kitaplarınızdan sizi takip ediyorum konuya yaklaşımınızı çok doğru buluyorum.

    İyi Çalışmalar

  • Oğuzhan Eren

    04 Eylül 2014

    Bilgisayar Mühendisliği ile Yazılım Mühendisliği çok farklı alanlardır. (Bilgisayar Mühendisliğinin ismi zaten başlı başına tartışma konusu.Bilgisayar Bilimleri daha uygun. )

    Yazılım Mühendisleri, yazılımın tüm süreçlerine hakim bir şekilde kaliteli yazılım konusunda çalışırken, Bilgisayar Mühendisleri daha çok akademik öğeler (algoritma,programlama dilleri) üzerine çalışırlar. Türkiye’de bu akademik alan olmadığından Bilgisayar Mühendisliği eğitimi alan birinden tüm yazılım süreçlerini bilmesini isteriz çünkü endüstri bunu ister.

    Okullarda verilen eğitimin yetersiz olduğunu bütün herkes biliyor, hatta: http://code.org

    Martin Fowler – Yazılım Mühendisi
    Erik Meijer – Bilgisayar Bilimcisi

    Ayrıca:
    http://www.cs.concordia.ca/prospectivestudents/softwareengineeringvscomputerscience/
    http://www.davidbudden.com/degrees-demystified-1/

  • Uğur Özşahin

    04 Eylül 2014

    Sanırım bahsi geçen yazı için verilmesi gereken en sade cevap, “büyük lokma ye büyük söz söyleme” olurdu.

  • Can Sinan Artuç

    04 Eylül 2014

    Selam,

    Linkedin’de birinin “bu yazıyı” yermesi üzerine neymiş diye geldim ve yazının başında, benim bundan 2 sene önce yazmış olduğum bir yazıya atıfta bulunarak “klavyeye alındığını” gördüm. Güldüm. Hem de çok. Hatta şirket olarak oturduk okuduk, bayağı güldük. İyi ki varsınız, bayağı yoğun bir şekilde çalıştığım bir anda bana böyle eğlence sağladığınız için teşekkür ederim.

    Gereksiz tartışmaya girip zamanımı çok da harcamayacağım, zaten bütün duygu ve düşüncelerimi daha önce yazdım.

    Tek söyleyeceğim, satmaya çalıştığın 50 liralık set için reklamını benim üzerimden yapman karşılığında alacağın cevaplar… Başlıyorum, hazır mısın? “Üniversiteye gerek yok” düşüncen, sadece kendi eğitimlerini satma ve “idrağı olmayan” nesillerin üzerinden sadece ve sadece para kazanma amacı gütmenden ibarettir:

    “Ben yazılımcı olsam ve bu şekilde hakkım yense, böyle bir firmada beş dakika bile durmazdım.” – Evet durmasın, zaten Türkiye’de bayağı bir iş var, birinden birine hemen geçilebiliyor.

    “Verdiğim eğitimlerde bazı alaylı olan katılımcıların mühendislere nazaran daha geniş bir teknik altyapıya sahip olduklarına, kendi uzmanlık alanları haricindeki alanlarla da ilgilendiklerine ve yenilikleri yakından takip ettiklerine şahit oldum.” – Subliminal olarak eğitimlerime gel, eğitimlerimi satın al mesajı.

    “Bir işin üniversite eğitimini almış olmak şüphesiz iyi bir teknik altyapının oluşturulmasında faydalıdır. Lakin üniversitelerin ne kadar kolay ve uyduruk bir şekilde bitirilebileceğini hepimiz biliyoruz. Hele hele Türkiye gibi ezberciliğe dayanan bir eğitim sisteminin olduğu bir ülkede alınan üniversite eğitimini bir ayrıcalık olarak satmaya kalkmak…” – Üniversite eğitimleri dandik, o kadar prof var, doç var, bizim yazar hepsinden iyi, eğitimleri 10 numara, alın yazılım gurusu olun :) Adam Almanya’da okumuş, Türkiye’yi mi beğenecek? Bknz CV: … Almanya’da bulunan ailemin yanına gittim. Doksanlı yılların sonunda Almanya’nın Darmstadt şehrinde bulunan FH Darmstadt üniversiteden bilgisayar mühendisi olarak mezun oldum.

    Tabii bu yazının yazarı, yazılım gurusu, benim yazıyı cımbızladığı için, olayın özünü kaçırmış. Demişim ki: “Şu ana kadar yazdığım bütün yazılarımda hep yardımcı olmaya çalıştım. Hiçbir zaman yanlı ya da hedef alıcı konuşmadım. Dolayısıyla benim amacım, hayal kırıklığı yaşamamanızı sağlamak.” – Bizim yazılım gurusu benim “kutulaştırdığımı” iddia ediyor ya hani…

    Yazarın CV’sine bakalım: http://ozcanacar.com/bt-profil-cv/ . Tamamı “Freelancer”, yani serbest çalışan. Eh bu adam nerden para kazanacak? Sattıklarından… Peki bu adam iş sektörünü ne kadar iyi bilir? Kendisine göre çok iyi biliyordur eminim, ama bence hiçbir şey bilmiyor (yazdıklarına dayanarak söylüyorum, kişisel olarak tanımıyorum).

    Yazılım dünyasında senin gibi bu işten para kazanmak için insanları manipüle etmeye çalışan insanları çok gördüm. +1 olman herhangi bir şeyi değiştirmedi.

    Olayın özü: Siz okuyun, diplomanızı alın, bu adam gibi sizden önce diploma almış kişilerin manipülasyonuna kanmayın. Sizler Amerika’da Kanada’da yaşamıyorsunuz, Türkiye’de yaşıyorsunuz. Madem diploma bu kadar önemsizdi, bu adam neden bilgisayar mühendisi oldu? Bunu bir sorgulayın…

  • Selçuk GÜRAL

    04 Eylül 2014

    Bahsi geçen yazıyı dün okumuştum kimi yerlerine katılsamda bazı kısımlarını şiddetle red ediyordum. Gördüm ki sanırım aklın yolu bir. Konuya harika bir açıklık getirmişsiniz hocam, verdiğiniz örnekler ve açıklamalar bence gayet yeterli.
    İnsanlarda “yazılım sadece mühendis” işidir, geri kalanlar angarya işleri yapan sıradan insalardır algısının oluşmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Yazınız da sanırım tam bu noktaya parmak basmakta.
    Birde aklıma takılan daha doğrusu iyice netleştirmek istediğim bir konu var. Makalenizde
    “Programcılığın matematikle çok ilgisi yok. Soyutlayabilme yeteneğiniz varsa, programcı olmak için en önemli yeteneğe sahipsiniz demektir. Geriye kalan her şeyi kitaplardan ve bu işin ustalarına bakarak, öğrenebilirsiniz.”
    “Soyutlayabilme yeteneği” derken hocam tam olarak ne demek istediniz veya sizin kafanızdaki “”soyutlayabilme yeteneği” nedir birazcık bahsedebilir misiniz?

  • Gökhan Akgöl

    04 Eylül 2014

    Merhaba,

    Can Sinan Artuç;

    Ben şahsen Özcan hocamı tanımıyorum uzun yıllardır kendisini takip ediyorum kitaplarını okuyorum ve şu an kendimi Özcan hoca için savunma yapma gereksiniminde hissediyorum.

    1. 50 TL lik eğitim satmak için bu yazıları insanların yazacağını düşünmen zaten en başından senin kendi hatan,karşında bu işe dün başlamış bir acemi yok

    2. Biraz yazılımcı dikkati ile araştırma yaparsan ( sadece cv’ye bakmayıp ) Özcan hoca’nın ne kadar bu işi yürekten ve bir karşılık beklemeden yaptığını öğrenebilirdin.

    3. Yazdığı makaleler ve kitaplarla, ücretsiz kurduğu ve yönettiği bir çok içerik sitesi ile, yaptığı yazılı ve görsel röportajlar ile Türkiye’de yazılım sektörüne çok büyük katkıları olan birisi kendisi.

    4. Ayrıca bilgisayar mühendisi olup da alaylılarıda dışlamadan emeğe gerçek saygı duyarak nazikçe senide kırmadan yazdığı bir yazı bu.

    Son olarak;

    Şu an benimde kendi firmam var yazılım ( mobile + web ) projeleri üzerine çalışıyoruz ama ilk yorumumda da dediğim gibi kendimi hiç bir zaman bu işte otorite gibi görmem “el elden üstündür” mühendis olsada olmasada geçerli bir laftır bu.

    Şu konuda haklısınız Türkiye’de sertifika veya diplomanın önemi çok ama bu durum yazılımcılığa yanlış açıdan bakmamıza sebeb olmamalı diye düşünüyorum. Evet diploma önemli ama en önemlisi kişinin kendini bu mesleğe adaması

    Özcan hocam sizin adınıza konuşmak gibi algılamayın lütfen, sadece haksızlık yapılıyor diye düşündüğüm için bu kadar yazdım.

    İyi çalışmalar

  • Orhan

    04 Eylül 2014

    Bu kadar keskin ifadeler insanı sadece kendi mesleğinden değil hayattan da soğutur. Eminim ki üniversite birinci sınıfta bahsettiği testi yapsaydım ben de geçemezdim, halbuki şu anda mesleğimi seviyorum ve iyi yapmaya da çalışıyorum.

    Ayrıca, bir mühendislik mezunu olarak şunu diyebilirim ki alaylı programcı-uzman her neyse, benden daha temiz, daha okunur, daha ölçeklendirilebilir kod yazıyorsa başımın üstünde yeri var. Alaylı fakat kendini iyi yetiştirmiş bir yazılımcı daha az maaş alıyorsa bu onun patronunun ayıbıdır, mühendislerin bunu savunması ve kendi avantajları olarak görmesi ayıba ortak olmak gibi geliyor bana.

  • selman tunç

    04 Eylül 2014

    arkadaşım adam java şampiyonu bunun ne demek olduğu bir araştır , 50 tl ile geçinen biri olacağını mı düşünüyorsun aksine bence insanlar java öğrensin diye verdiği bir uğraş ki kendisinin freelance dahi olsa yaptığı işler senin ancak bu kafayla 20 yıl sonra yapağın işlerdir araştırmadan yazma kendini rezil ediyorsun.
    Özcan Hocamız orada kimseyi kırmadan bi eleştirede bulunmuş .

  • Can Sinan Artuç

    04 Eylül 2014

    Yorumumu yaptıktan sonra saniyesinde cevaplar gelmesi çok iyi… Güzel bir danışıklı dövüş örneği (halk arasında daha amiyane bir tabiri var da, siz anladınız) :D

    NOT: Cevapları okumadığım için bir şey yazmıyorum, bundan sonrakileri de okumayacağım için cevap gelmeyecek. Kendi “kutu”nuzda başarılar ;) Kutucuyum ya, o bakımdan…

  • Orhan

    04 Eylül 2014

    Yazıyı yazan kişinin yorumunu yeni okudum, kusura bakmayın ama yuh diyorum, bu kadar düzgün bir eleştiriye ancak böyle çirkin cevap verilebilirdi. Sen kimsin ki Özcan Acar senin üzerinden kendi reklamını yapacak? Böyle bir yazıyı bu kafa yazabilirmiş ancak.

  • Ahmet

    04 Eylül 2014

    Can Sinan Artuç;

    Özcan Acar’ın CV’sine bakım “ahah Freelancer” şeklinde bir tepki verdiysen bence sen yazılım dünyasındna biraz uzaksın. Bahsi geçen projelere bakarsan Türkiye’deki anlamda freelance işler değil kendiside zaten Almanya’da yaşıyor. Almanya gibi bir ülkede freelance yazılımcı olmak kolay değil işinin ehli olman gerekiyor.

    Ofisce güldük olayıda çok bayağı fazla sinirlenmiş ve hırslanmışsın ki destan yazmışsın. Neyse senin gibileri daha önce de gördü bu sektör. Bende senin gibi düşünüyordum zamanında alaylı bir yazılım mimarı boyumun ölçüsünü alana kadar…

  • aliriza

    04 Eylül 2014

    Ben üniversitenin şöyle önemli olduğunu düşünüyorum. Birisi neden sayısal ağırlıklı bir üniversite bölümü okumamıştır? Tembellik, sorumsuzluk, kapasite ve ya başka elinde olmayan bir neden? Üniversite her ne kadar iyi bile olmasa, oraya giden insanlar bir ön elemeden geçmiştir.

    Bu demek değilki bu bölümü okuyan her adam iyi yazılımcı olacak. Çalışma arkadaşlarımdan, programcıların bazılarının inanılmaz işler yaptığını, sorunlar karşısında inanılmaz çözümler bulduğuna çok şahit oldum.

    Yani hem Özcan hocanın bazı dediklerine, hemde diğer yazarın dediklerinden bazılarına katılıyorum. Burada belki bilge adam gibi para kazanmak için reklamını abartanlara tepki için yazılmış olabilir.

    Kim haklı olursa olsun, her zaman üslup içeriğin önündedir. Bilge adama olan kolay para kazanma tepkisi üzerinden kendini anlatan birisi aynı şeyi Özcan Acar hoca için de yapmış. Birisini para kazanmak için fırsatçılık yaparak suçlamak ne demektir? Bel altı bir eleştiri yapmışsınız. Özelden kendisine mesaj atanların bile sorunlarını çözmek için uğraşan. Farklı platformlarda, insanlara yardımcı olan birisine böyle bir üslupla yaklaşmak da ne demektir?

    Bu sektörde kitap üzerinden kim zengin olmuş ki Özcan hoca da (CV ‘si böylesine sağlam olan birisi) zengin olsun. Eleştirecekseniz, Özcan hocanın sizi eleştirdiği gibi, teknik anlamda ve karşı teknik tezlerle yapın. (Üsluplu bir şekilde)

  • Can Sinan Artuç Reddiye

    04 Eylül 2014

    Can Sinan Artuç bi yuru git işine ya sizin gibiler nerden bulaşdiniz bu mesleğe virus gibi lafın başında çok güldüm falan siz şirket olarak hepiniz bilgisayar “mühendisi” oturun bu boş lafları kendinize söyleyin emin ol o daha komik olucak Özcan Acar sayesinde yazılımı öyrenip kendini çok iyi geliştirmiş uzman yazılımcılar var senin gibi eqosu tavan yapmış “mühendisleri” cebinden çıkarırlar.eminim bunları okudun zamanda çok gülüyosun gülüyorum deyerek çok sinirlendin belli nede olsa eqon tavan yapmışdı Özcan hocada onu yerden yere vurdu

  • Fatih

    04 Eylül 2014

    Can Sinan Artuç hem 2 yıl önce yazdığı yazısında hem de bu yazıya verdiği cevapta kalitesini belli etmiş. Uzun uzun yazmaya gerek yok. Ofisinde arkadaşlarıyla ağzın ayıra ayıra gülmeye devam etsin.

  • Ömer Özkan

    04 Eylül 2014

    @Orhan
    “Yazıyı yazan kişinin yorumunu yeni okudum, kusura bakmayın ama yuh diyorum, bu kadar düzgün bir eleştiriye ancak böyle çirkin cevap verilebilirdi. Sen kimsin ki Özcan Acar senin üzerinden kendi reklamını yapacak? Böyle bir yazıyı bu kafa yazabilirmiş ancak.”

    +1, diyecek fazla bir söz yok bu konuda.

  • Özcan Acar

    04 Eylül 2014

    @Selcuk hocam;

    “Soyutlayabilme yeteneği” derken hocam tam olarak ne demek istediniz veya sizin kafanızdaki “”soyutlayabilme yeteneği” nedir birazcık bahsedebilir misiniz?

    Soyutlama yetenegi zamanla kazanilan ve hayal gücüyle de desteklenen bir yeti. Kisaca size bir görev verildiginde ya da bir problem cözmek istediginizde, size verilen bilgiler dogrultusunda, detaylarda kaybolmadan resmin genelini görmeye calismak ve en basit formüle indirgeyerek genel resmi adlandirmak icin yapilan beyin aktivitesidir.

    Örnegin sizden bir sehir planlamasi yapmaniz istendiginde, ilk etapta akliniza gelen evin musluklarinin nerede olmasi gerektigi sorusu olmamalidir. Bu sorunun da cevabini aramalisiniz, lakin bu baska bir soyutluk seviyesinde yapilmalidir. Bunun yerine hemen gözünüzde tas tamam planlamis, binalarin, yollarin okullarin yer aldigi bir sehir canlandirabilmelisiniz. Size verilen bilgieri kullanarak, soyutladiniz ve kafanizda hemen bir sehir tasarladiniz. Gözünüzde canlandirdiginiz bu sehre mümkün olan en yüksek seviyeden bakiyorsunuz. Detaylari görmeniz mümkün degil ve görmemelisiniz. Bakis aciniz sehir seviyesinde. Detaylari görebilmek icin bir alt soyutluk seviyesine inmeniz gerekiyor, yani bina seviyesine. Bina seviyesinin altinda da bircok soyutluk seviyesi var. Bu sekilde atom cekirdeklerine kadar inebilirsiniz. Ama önemli olan cözüm üretmeye calisirken atomlari degil, en genel resmi görmeye calismak. Her alt seviye ile cözüm daha da detay kazanir ve gercekte olup, biteni görmeye baslarsiniz.

    Yazilimda soyutlama yetisi su yüzden cok önemli. Soyutlama yetisi ile müsterinin gereksinimlerine odakli calisabilirsiniz. Bunun icin müsterinin ne istedigini kavramaniz gerekiyor. Ne istedigini hayal edip, gözünüzde canlandirabiliyorsaniz, ilk etapta detaylarda kaybolmadan istenilen seyin modelini kafanizda olusturabilirsiniz. Bu model cözüm üretmek icin cok önemli bir yapi, cünkü cözümleri de beyninizde gelistiriyorsunuz ve cözümün olusabilmesi icin bir modele dayanmasi gerekiyor.

  • Barış KARATAŞ

    04 Eylül 2014

    @Can Sinan Artuç

    Önce güldüm, sonra bastım sana eksiyi sana sevgili “möhendüs” bey.
    Cevap vermeyeceğim felan demişsin ama “acaba ne yazmışlar yea” diye yazılanları müthiş egondan dolayı okuduğunu/okuyacağını, burada sen dahil herkes biliyor. Bunu zaten “zamanımı çok da harcamayacağım” diyerek, bilmem kaç satır içindekileri kusmandan anlayabiliyoruz, birbirimizi kandırmayalım şekerim (:

    Kendimi nacizane bir delphi yazılımcısı olarak tanıtabilirim, ne eksik ne fazla. Özcan hocayı ve sitesini de bir arkadaşımdan tavsiye alarak haberdar oldum. Hatta isim vereyim kendisi İsmail KOCACAN’dır. Nedense bana milletin okuduğu okulu/firmayı/arkadaşını belirtmemesi aşırı samiyetsizlik olarak geliyor. Herneyse bu aralar java öğrenmeye merak saldım ve o meşhur “50” liralık eğitim setlerinden birini alıp “kazıklanmak” (!?) niyetindeyim.

    Bugün özcan hocanın twittini görünce merak edip yazılanları okudum ve ;
    “sevgili mühendis bey sen haksızsın ve sana laflar hazırladım” demek istedim sana.

    Birincisi internette bir yazı/makale yayınladıysan gelecek eleştirileri de bir “ergen” gibi değil, olgun bir insan gibi karşılaman gerekir. İşin içine maddiyat sokup, insanları resmen dolandırıcıymış gibi suçlamak en basit olarak “hazımsızlıktır”. Özcan hoca kendine göre yazdığın yazıyı değerlendirmiş. Seninle ilgili kişisel bir suçlama felanda yapmamış ama sen gidip adama resmen dolandırıcı demişsin. Ama sana bir yandan da hak veriyorum. Çünkü yaşadığımız muz cumhuriyetinde senin de yaptığın gibi “çamur at izi kalsın” mottosu çok iş görüyor. O yeaaa mannn, o yeahhhh. Sana puanım “dohuz” qanqa (:

    İkinci olarak mühendisliği o kadar büyütülecek bir kavram olarak görmüyorum kendimce. Yani her mühendis olan iyi, örneğin benim gibi 2 yıllık yüksek okulu mezunları (ezildim bak ühüüü) kötümü oluyor genelleme de ? Kişi kendini ne kadar geliştirirse, ne kadar yeniliğe açıksa o kadar iyidir bana göre. Tabii ki mühendislik güzel bir kavram ama özcan hocanında dediği gibi ezberci bir eğitim sistemine sahip olan ülkede bu ne kadar gerçekçi ?

    Misal bilgisayar mühendisi/programcısı olmak için öss’de yazılımla ilgili soru mu soruluyor ? Ezberin ne kadar iyiyse mühendisliği kazanma şansında o kadar fazla oluyor. Programcılıktan iyi anlayan/kapasitesi olan çocuklar bu saçma sistem yüzünden istedikleri bölümleri giremiyorlar. Sonra kendi yaşadığım örnekteki durum çıkıyor genelde: üniversitedeki sınıf 40 kişilik – yazılımla uğraşan 3. Kısaca demek istediğim ünvanlar maaş konusunda faydalı olabilir ama yaptıklarınız/yapabilecekleriniz için ölçüt olamaz !

    Son olarak sevgili can; kasaban mektup geldiğinde okuması için köy kahvesine çağrılan “möhendüs bey” havalarından çıkıp, gerçek bir mühendise yakışan şekilde eleştirilere cevap vermen daha iyi olacaktır bana göre. Misal özcan hocanın belki “yazılım kimlere kalmış” lafını görünce aşırı tepki vermiş olabilirsin ve bunda sana hak veririm. Ama kalkıp sonra adamı dolandırıcılıkla suçlayıp, ardından da gelecek eleştirileri bildiğinden “cevaplar okumadım yeaaa, cevapta yazmayacağım yeaaa” deyip kaçmak olmuyor. Aynı mahallede birşey olduğunda “veririn topumu, ben gidiyorum :(((” diyen çocuklardan farkın yok şu an.

  • ahmet

    04 Eylül 2014

    Özcan Bey, bir yazı hakkında kendi düşüncelerini yazmış.
    O yazıyı yazan ne yapıyor, geliyor konuyla alakasız Özcan Bey’in kişisel niteliğiyle ilgili bel altına vurup vurup kaçıyor.

    Gel, düşüncelerinizi kapıştırın, güzel güzel konu dahilinde tartışın.
    Yok, eleştriye açık değiliz, hemen kavga moduna geçiyoruz.
    Bu nedenle konuşamıyoruz, farklı şeyler söyleyemiyoruz, ilerleyemiyoruz.

  • berk

    04 Eylül 2014

    Cidden insan hayret ediyor gayet mütevazi bir eleştiri yazısına nasıl olurda böyle fütursuzca cevap verilebilir ..
    Yaklaşık 2 senedir Özcan Hocamızın yazdığı her yazıyı okudum hatta bazılarını tekrar tekrar okudum ..
    Bana yazılımı sevdiren bir insan olduğu için kendisine minnet borcum var . Yaptığı işi severek ve layıkıyla yapan bu alanda çalışanlarında layıkıyla yapması için uğraşan her öğrendiği şeyi paylaşmaya çalışan birisine verilmeyecek bir cevap ..
    Şu sektörde Örnek alınabilecek takip edilebilecek insan sayısı bir elin 5 parmağını geçmezken işini layıkıyla yapan insanlarında Freelance çalışıyor Ürettiklerini pazarlamaya çalışıyor diye karalanması insanlık dışı bir davranıştır .. Şu Blogdaki yüzlerce Makale herşeyi izah ediyor zaten .

  • ali aydogan

    05 Eylül 2014

    Durumu soyle ozetleyelim universiteli bilgisayar muhendislerinde kaliteli yazilimci olma orani %80, iyi universitelerde belki %90 iken , alayli kesimde iyi yazilimci olma orani %20 leri gecmez kanimca.

    Soyle bir durumda var yapacaginiz yazilim bilimsel amaclar icinse lisans hatta master gereklidir ama siz ornegin java ile enterprise uygulama gelistirecek veya dbadmin olacaksaniz bu alanda temel biilgileri cesitli egitim kurumlarindan veya online ingilizce sitelerden edinebilirsiniz.

  • Kazım Osman

    05 Eylül 2014

    Bilgisayar mühendisliği için gereken azami matematiği lise’de hallediyorlar zaten. Ama işi yüzdelere vurursak nesne tabanlı , algoritma analizleri , veri yapıları vs gibi bilg. müh.de verilen konuları dışardan öğrenmek isteyecek eleman çok azdır. Sebebi ise bütün dünyada Türkiye’de demiyorum kaynakların çoğu işin felsefesine değil felsefeden doğan teknolojiye (Spring, Primefaces vs…) ağırlıklıdır. Üniversitelerde eğitimin resmileşmiş yerleridir. İlle de üniversite de kavrulmak gerekmez.

  • Murat

    05 Eylül 2014

    Selamlar,

    Universitede malum şahıs gibi bir çok insan tanıdım. Kendileri normalde hiçbir şey yapmayıp sadece işin ‘magazin’ kısmı ile ilgilenip asıl işi yapanlarla da deyim yerindeyse dalga geçerler.Üniversiteyi de Özcan hocanın bahsettiği gibi ezbere geçerler(public, private gibi keywordleri ezberleyip sınava giriyorlardı, hatta birisi bilgisayar müh. bölümünü derece ile bitirdi.)

    Ben böyle şahısların çok dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyorum, çünkü benim için hepsi ancak ve ancak birer troll olabilir. İsmini googlea yazdıgımda da çıkan ilk sonuçtan bunu gayet iyi anlayabiliyorum. Eğer aksini iddia ediyorsa daha önce yaptığı işleri referans gösterip (kaynak kod vs.) lütfen bizi yanıltsın.

  • Ersen Sürekler

    05 Eylül 2014

    Sırf bu mühendis yazılımcı takıntısı olan güzelim şehrim İzmir den ayrılıp İstanbul a yerleşmek zorunda kaldım bir “alaylı” yazılımcı olarak. O nedenle bu yazıyla kalbime dokundunuz. Teşekkür ederim.

  • hakan

    05 Eylül 2014

    Aslında üniversitelere ve bu kurumlarda verilen eğitimlere saygı duymak zorundayız. Ancak Türkiye özelinde bazı durumlar var. Mesela Prof. Dr. Celal Şengör Türkiye’de gerçek manada tek bir tane bile üniversite olmadığını iddia ediyor(kaynak için google’da bir arama yeterli). Yine kendi rastladığım bazı özel üniversitelerde bilgisayar mühendisliği diplomasını elde etmiş ve bu alanda çalışmaya başlamış insanların en temel konulardan bile bi haber olduklarını hayretle gözlemledim. Dolayısıyla en azından Türkiye’de mühendislik okumayı bir üstünlük olarak sunmak pek de geçerli değil düşüncesindeyim. En azından bir çok üniversite için.. Tabi doğru düzgün üniversitelerde işin felsefesine, temellerine dair önemli eğitimler veriliyor, bunları üniversite ortamı dışında başka kurumlarda (kurslar vs.) veya kendi kendine öğrenmek çok zor. Ama birileri bunları üniversite dışında öğrenebilmişse illa da sen mühendis değilsin diye tutturmamak, ona daha da fazla saygı duymak gerekir bence.
    Bir de tabi okumak sadece bir alanda uzmanlık elde etmek olmamalı. Üniversite okumanın tarihsel ve evrensel sebebi bilim tahsil etmek, bir konuda gerçeği/gerçekleri aramaktır diye düşünüyorum. Gerçeği arayan insanların en azından tartışmayı öğrenmiş olması gerekir ki böylelerinin amacı bağcıyı dövmek değildir, amaç üzüm yemek olmalı.. Dolayısıyla bir konuda tartışırken gerçekleri aramak gerekir, üslubunu korumak gerekir, fikre karşı fikirle karşılık verip bel altı vurmamak gerekir. Saldırgan bir üslup, gerçeği arayan bir insana ait olamaz, olmamalıdır diyorum son olarak..

  • Fatih

    05 Eylül 2014

    Bu testi ben lise son sınıfta yapmıştım. Bir Assembler kitabı almıştım. hiç bir programcılık bilgim yoktu. kitabı hiç bir şey anlamama rağmen azimle bitirdim. ve kendime dedim ki. oğlum hiç bir şey anlamadım. anlamadığım halde bu kadar heyecan duyduysam acaba anladığımda ne olur demiştim. ben mühendis değilim ama ekmeğimi yazılımdan kazanıyorum ve en önemlisi mutluyum. ve bu işi bırakıp cafe açmayı da düşünmüyorum.

  • debugdump

    05 Eylül 2014

    @Can Sinan
    Dünyada Türkiye dahil iki belki üç ülkenin tanıdığı topraklardan mühendislik diploması almışsın, sanki harvard’dan mezun olmuşsun gibi “diploma da diploma” diye bık bık ötüyorsun.

  • Fatih

    06 Eylül 2014

    Tam her çeşidini gödüm derken yeni bir “çeşit” daha gördük. Şaka gibi bir web sayfasında “ergen” uslubuyla yazdığı yazıya bakın hele. Kendisine güvenmiyor olacak ki (liseli tarzı) sitesinde yorum ekleme yok. Sıkıyorsa açsın da o mesajın altını nasıl dolduruyorlar görsün.

  • Deniz Can Çığşar

    06 Eylül 2014

    Ben teste katılıyorum. Sanat konusu ile kastedilen “kafanızda o yetnek varsa vardır, yoksa yoktur”.. Bu her konuda böyledir. Matematikten bir örnek vereyim. Hardy akademisyendir, Ramanujan math eğitimi almamış bir köylü. Ramanujan birgün bir metne rastlar ve problemi çözer, sanırım Hardy’e gönderir ve Hardy hiç eğitim almamış birinin problemi çözmesine şaşırarak R’i İngiltere’ye getirtir. Sonra beraber çalışmaya başlarlar. İşte birçok konu böyledir. Kafanızda o yetenek varsa eğitim sadece hedefe varmanızı hızlndırır (Türkiye’de çoğu zaman hedefe varmanızı önler), yoksa yaptığınızı zannedersiniz ama aslında çöp üretiyorsunuzdur.. Yazılımcının eğitiminin akademik olmaktan çok usta çırak olması gerektiğine inanırım.. Sanatla bu tarafı da uyuşur..

    Testi birçok kişi geçemez. Bu nedenle birçok kişi yazılımcı OLMAMALIDIR! Malesef Türkiye C+ (dil olarak değil, not olarak) seviyesinde yazılımcılar cenneti. Çoğu işi sevdiğini söylüyor ama ürettikleri kaba kuvvetle düzeltilmiş çöpten ibaret.. 5 senedir geçim kaynağım başkalarının bitemediği projeleri bitirmek, müşteriler de sıradan, sıkıcı projelerde bile o kadar kaygılı, o kadar şüphe ile “yapabiliriz değil mi?” sorusuyla bombardıman ediyor ki Türkiye’deki seviyeyi siz düşünün..

    Test konusunu şöyle söyeyeyim, 11 yaşında Adana’da otobüse binmeden önce Pascal dilini anlatan kitap aldım, Antalya’ya geldiğimde kafamda Pascal kodları yazıyordum. Üstelik bilgisayarım da yoktu. Kısaca mümkün. O testi geçen bir insanla, geçemeyen birinin yarışı Ferrari ile Murat 124 arasındaki yarış olur.. Öyle biriyle yanyana geldiğinizde farkı hissedersiniz..

    Her insanın Ferrari olduğu bir alan vardır. O alana yoğunlaşması hem kendi, hem de dünya adına daha iyi olur..

  • Özcan Acar

    06 Eylül 2014

    @Deniz Can

    >Sanatla bu tarafı da uyuşur..

    Yazimda da belirttim. Yazilim sanat olamaz, bir zanaat olabilir. Programcilar kreatif olmak zorunda oldugu icin bu ne yazik ki sanat olarak algilaniyor. Kreatif olmalari, hayal gücüne sahip olmalari ve soyutlama yetenegine sahip olmalari mühendis taraflarini cözüm üretirken destekler. Zanaatci tarafi da kodun nasil yapilandirilmasi gerektigini bilir.

    Bu konudaki yazilarim:

    http://www.kurumsaljava.com/2012/05/08/programcilik-sanat-mi-zanaat-mi/

    http://www.kurumsaljava.com/2012/05/14/mantigin-koleleri-2/

  • Deniz Can Çığşar

    06 Eylül 2014

    Sanırım net anlatamadım. Sanatla ortak noktası beyinde ilgili devreler varsa vardır, yoksa yoktur. Sağlıklı olan yeteneklere göre meslek tercih etmektir.

    Şu anki eğitim sistemi beyin fizyolojinden bi haber tüm insanlar homojenmiş gibi yaklaşıyor. Örneğin mühendislikte yeteneklere bakılmadan eğitim veriliyor.. ODTÜ’de fizik sevmeyen mekanik mühendisi lisans öğrencisi arkadaşlarım vardı, yüksek lisans da yaptılar. Şaka gibi.. Yapamazlar mı? Kaba kuvvetle yaparlar, ama yetenekli biri onda biri çalışmayla daha fazla ve daha kaliteli ürün verir..

    İlgili devrelere sahip olan kişi bir programlama diline ilk rastlayışında, hatta bırakın kitabı, bir program metnine ilk rastlayışında dilin yapısını çözüp kullanmaya başlayabilmesi gerekir. Bunu yapamayanlar başka bir alanda iş aramalılar..

    Bir sanat okuluna giderseniz öncelikle sizi yetenek testinden geçirirler, aynısı mühendislikte de olmalı. Çünkü mühendisliğin de %90’ı bence yaratıcılık. Ar-Ge’nin araştırma kısmı da yaratıcılığa dayanıyor, neyi nerede arayacağınıza karar vermek için noktalar arası bağlantı yaratabilemeniz gerekir. Geliştirme kısmı zaten kafadan yaratıcılık. O nedenle beyin işlerini sanat ve mühendislik olarak ayırmayı kökten yanlış buluyorum..

  • Deniz Can Çığşar

    06 Eylül 2014

    Biraz uzatmış olacağım ama daha net birkaç örnek vereyim.

    Bir hastanın sol beynindeki bir hasar sonucu hasta görsel alanın yalnızca sağında kalanları algılayabilir duruma geliyor. Önüne konan tabağın yalnızca sağındaki yiyecekleri yiyor ve hemşireler hastanın porsiyonların az olmasından yakınmasından usanıyorlar. Çözüm olarak tabağı çeviriyorlar.

    Eğitimin şu an yaptığı tabağı çevir demekten ibaret. Yetenek orada olmayınca ezbere komutlarla birşeyler yapılabilir ama yeteneği olan biriyle eşdeğer mi?

    Başka bir konu kadınların park etmesi. Erkek beyninde navigasyona dair devreler genelde daha gelişmiş. Bunu istatistiksel olarak ele alın, kadınlarda da benzer yetenekleri çok gelişmiş olanlar var ama oransal olarak erkeklerde daha fazla.. Evrimde zaten siyah beyaz yoktur, yelpaze vardır.

    Genel olarak erkekler kafalarında cisimleri 3 boyutlu olarak çevirebilirler, haritayı herhangi bir açıdan okuyabilirler. Kadınlar haritayı düz tutma ihtiyacı duyarlar.. Parka gelecek olursak, erkek beyindeki bu devreler sayesinde aracı ne kadar çevirince nereye gideceğini hisseder ve bir kaç adımda park eder. Kadının parkını izlemek ise kimi zaman bunaltıcıdır..

    Şimdi iddianız o ki okul kadına park etmeyi yöntemsel olarak öğretebiliriz. Elbette öğretirsiniz, ama kadın onu beynin esnekliği sayesinde diğer devreleri kullanarak öğrenecektir. Farklı bir problem geldiğinde ise çuvallayacaktır.. Navigasyon devreleri güçlü biri ise doğrudan o devrelerle yapacak, yeni problemlerde neredeyse düşünmeden, sanki cevabı zaten varmışçasına çözüm üretecektir..

    Yukarıdaki fikirlerim nedeniyle IQ, EQ testlerini de baştan sakat bulurum. Çünkü beynin yalnızca birkaç yeteneğini sınarlar, ille test yapacaksak milyarlarca çeşit IQ adacağı vardır. Her çalışma alanı bunlardan bir grubuna ihtiyaç duyar. O grup yoksa beynin muhteşem plastikliği nedeniyle birşeyler edinilebilir ama uygun adaların/devrelerin varlığı sihir gibidir..

    Ekip çalışması, hem de disiplinler arası ekip çalışması o nedenle önemlidir. Birinde olmayan yeteneği diğeri karşılar..

  • Seval U.

    06 Eylül 2014

    Bu kadar uzun anlatacak ne yazdınız hocam :D Okumadan yorum yazayım dedim, baktım altında bir sürü yorum birikmiş. Çok güldüm valla :D Tartış tartış nereye kadar:) Sevgilerle.

  • Hakkı Osman

    08 Eylül 2014

    Yalnız yazıyı twitter’da beğenenlerin çoğu Mühendislik okumayanlar :D

  • Tuncay Terim

    13 Eylül 2014

    Ha evet okumayalım, en güzel işleri siz alın, en çok parayı siz kazanın, en güzel tatillere siz gidin vs vs. Biz de diploma olmadan ohooo kendi kendimize ne deli yazılımcıyım ben diye avunalım. Adam doğru söylemiş kalkmışsın bir de eleştirmişsin, yok yazılımcılığı anlamamış bilmem ne. Senin sorunun ne dostum? Adam oku diyor ki müslümanlıkta bile birinci emir. Sen bize ne anlatıyorsun?

  • Hakan Müştak

    19 Eylül 2014

    Çok girmek istediğim bir konu değildi ama konu ego’lara girince ilgimi çekti, biraz okudum. “Mühendis olmak” konusuna çok katılmamakla beraber “Mühendislik formasyonu, sadece Mühendislik okuyarak kazanılmaz” diye düşünenlerdenim. Son zamanlarda benzerlerini çok gördüğüm için ayrıca vurgulamak istiyorum; para ile diploma satan bir okuldan (Doğu Akdeniz) mezun olup; ODTÜ’lü-İTÜ’lü gibi davranmakta çok etik değil hani. Doğan görünümlü şahin gibi oluyor buradan bakınca.

  • Yazılımcı biri

    19 Eylül 2014

    Selamlar,

    Elbetteki bu işi güzel bir bölümde kendimi geliştirerek yapmak isterdim fakat hayat şartları buna el vermedi. Şuan Türkiye’de parmakla gösterilen firmalara yazılım yapıyoruz. Değil bilgisayar mühendisi hala ilgisiz bir bölümde üniversite öğrencisiyim. Konuya dönecek olursak nitekim diploma kod yazamıyor. Hocamızın da dediği gibi bu iş tutku işi. Sevgilerle :)

  • Ertuğrul

    20 Eylül 2014

    Öncelikle @Barış Karataş arkadaş Yazara iyi bir cevap vermiş. Yazar arkadaş ilk paragrafta, bu konuda konuşma hakkını kendinde bulduğunu anlatarak başlamış ve EGO sunu net bi şekilde göstermiş..2007 den beri Özcan hocaamızı takip ederim, bilginin tevazu ile buluştuğu müstesna bir kişidir. Asla kişisel veya kişiyi hedef alarak bi yazı yazmayacağını Hocamızı takip eden herkes bilir. Ama Yazar yorumlarda cevap hakkını kullanmış ve olayı anlamamış ( meselenin kişisel olmadığını anlayamamış ) .Hocamız kişisel olarak değil, blog yazısına sadece bilimsel olarak yaklaştığı halde Yazar arkadaş olayı saçma sapan şekilde , karakterini ortaya cıkartarak basit bi insanın verebileceği cümlelerle cevap vermiştir. Reklam yapmaya ihtiyacı yoktur, o senin 50 tl dediğin videolar , kitapların parayla değerini ölçemezsin. Böyle titiz, kaliteli Türkçe kitaplar hazırladığı , vaktini ayırdığı için teşekkür etmen gerekir. Hatta senin yazına bir feedback verdiği , senin gelişimine bir katkı sağladığı içinde teşekkür etsen iyi olur. Sayın yazar, sana şu sözü hatırlatmakta isterim “Reklamın iyisi kötüsü olmaz”, hocamıza senin reklamını yaptığı içinde teşekkür etsen iyi olur, yoksa seni bizler tanımıycaktık!

  • kızgın yazılımcı

    19 Ekim 2014

    Yazılım bir sanattır bilgisayar mühendisini kapımdan sokmam hepsi coder zihniyetli mesleklerini uygulamayan spagetti coderlar. Mühendis alınacaksa Yazılım Mühendisi alınmalı bilgisayar mühendisliği kapatılmalı gereksiz çoğu mezun yazılımdan bi haber nesne yönelimli yazılım juniorum denılerek spagettiye sarmak nedir 4 sene de sen ne öğrendin diye adama sorarlar hani nerde verilen eğitim nerde nesne tasarımı analizi kodların konussun mühendis mühendis metodu 300 satır kod yazan adama o diplomayı veren okulu esas sorgulamalı bu tiplerde ilerde yönetici olur yazılım mesleğine tutunmadan gunu kurtararak. Bilgisayar mühendisi coder zihniyetli kapımdan sokmam yazılım “Yazılım Mühendisliği” kültürü ve felsefesiyle geliştirilmeli.

  • kızgın yazılımcı

    19 Ekim 2014

    Yazılım geliştirme mesleğinin hakkını “Bilgisayar Programcılığı” ve “Yazılım Mühendisliği” bu iki bölümden mezun mesleğinin temel gerekliliklerini içselleştirmiş kişiler verebilir. Gerisini at çöpe herkes kendi mesleğini yapmalı. Not: Her sakallı dedem olsaydı proje kodları okunabilir proje süreçleri sürdürülebilir olurdu:D

  • Pingback: Programlama’nın Tabiatı ve Programcılık Üzerine – II Bilim mi, Mühendislik mi Yoksa Sanat mı? | Java Günlüğüm

  • kadir

    10 Kasım 2014

    Programlar yapay zeka araciligiyla uretilmeye baslandi. Bir sure sonra programciya da gerek kalmayacak. Tuh goruyor musun simdi! Yorgan gidince kavga biter!

  • Özcan Acar

    26 Kasım 2014

    Okuma ve diploma sahibi olma konusunda daha önce yazdigim bir yazi:

    http://www.kurumsaljava.com/2014/02/21/ne-zaman-basimiz-goge-erer/

  • Alp

    07 Ocak 2015

    Birikte çalıştığım sektöre yeni adım atmış arkadaşlardan gözlemlediğim kadarıyla şunu söyleyebilirim ki.
    ‘ Bilmediğini bilen daha çabuk ögrenir.’ Her zaman ki gibi güzel bir yazı olmuş hocam emeğinize sağlık.

  • Biri Var

    18 Ocak 2015

    Hepinize Merhabalar!
    Oracle sertifikasyonları ile araştırma yaparken bu siteye tesadüfen ulaştım. Ne bu sitenin sahibini, ne de içerisinde yorum yapan şahısların hiç birini tanımıyorum. Bu yüzden yapacağım yorumu tarafsız bir şekilde yaptığımdan gönül rahatlığıyla emin olabilirsiniz. Siz büyüklerim, benden küçük kardeşlerim, mühendisler, şirket sahipleri veya bu işle ilgilenen, gönül veren kim varsa ; bir kusurum olursa hepinizden şimdiden özür diliyorum.

    Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, her alanda olduğu gibi teknoloji alanında da bilgi ve kavram kargaşası söz konusu. Bilimin her sahasını geriden takip eden, henüz kendi teknolojilerini üretemeyen ülkelerin belki de bir çoğunda bu ve buna benzer tartışmalar sürekli yapılmaktadır. Kanaatimce bu tartışmaların uzamasının tek nedeni, üzerinde tartışılan konunun çok yönlü olması ve doğru tespitlerin yapılamamasıdır.

    Örneğin bir meslek sahibi olmak ile o mesleğin gerektirdiği niteliklere sahip olmak arasında fark vardır. Bazı meslekleri icra edebilmek için gerekli teorik süreçleri aşmanız, o süreçleri pratik yaparak uygulama aşamasına geçmeniz ve teori ile pratiği bir arada harmanlayarak zamanla uzmanlık seviyesine ulaşmanız gerekir. Bazı meslekler de vardır ki uzun eğitim süreçlerinden geçmeyi gerektirmez ve bunları icra edebilmek için sadece pratik bilgileri edinmeniz yeterlidir. İşte tam da bu noktada teknoloji ve buna bağlı oluşan mesleklerle ilgili karmaşaların, çeşitli tartışmaların başladığını söylemek yanlış olmasa gerek. Neden?

    Hepinizin bildiği gibi bilim ve o bilimin zamanla oluşup gelişen alt dalları bir anda ortaya çıkmamış ve bir anda gelişmemiştir. Bu bilim dallarıyla yakından ilişkisi olan uygulamalı mühendislik dalları da bir anda ortaya çıkmamıştır. Buradaki asıl soru, bir mühendislik dalını ilgilendiren mesleklerin gerekli eğitimin alınarak veya alınmadan yapılıp yapılamayacağı sorusudur. Bu soru da cevaplanması gereken bir çok soruyu kendi bünyesinde barındırır.

    Yazılım ve bilgisayar mühendisliği gibi çok hızlı gelişen ve değişen bir alanda çağın gerektirdiği niteliklere sahip bir meslek erbabı olmak, kendini güncel tutmak günümüz koşullarıyla zor ve sabır gerektiren bir süreçtir. Buradaki zorluklar hem teknolojiyi etkin ve daha verimli kullanmak için alınması gereken temel eğitimlerin seçilmesindeki sıkıntılar hemde bu eğitimlerin bireye ne kadarının kazandırıldığı konusunda sağlıklı ölçme ve değerlendirme yöntemlerinin bulunamayışından kaynaklanır. Dolayısıyla mühendislik fakültelerinde verilen eğitimlerin gerçekte hızla değişen bir sisteme ayak uydurup uyduramadığı; alınan eğitim konularının bazılarının gerekli olup olmadığı tartışılabilir. Alınan eğitimin içeriği tamamen doğru tespit edilmiş olsa bile bu eğitimden bireyin kazanımlarını ölçmek ve bunu doğru bir şekilde değerlendirmekte ayrı bir zorluktur. Bu yönüyle bir ülkede meslekler için gerekli standartların ve alınması gereken eğitimlerin belirlenmesi konusu titiz ve üzerinde çalışılması gereken hassas bir konudur.

    Bilgisayar ve yazılım mühendisliği gibi mühendislik dallarına ilişkin mesleklerde zamanla bir çok alt görev alanının oluşması, bu görev alanlarında çalışacak doğru kişilerin seçilmesi ve çalıştırılması da başlı başına bir sorundur. Bir sistemin mühendislik yaklaşımıyla çözülebilecek bir çok yönü olabileceği gibi bazı bölümlerini oluşturmak için de herhangi bir mühendislik eğitimi gerekmeyebilir. Büyük bir yapı projesinde çalışan herkesin mühendis olması gerekmediği gibi. Bu noktadan hareketle işletmelerde teknolojiyle ilgili görevleri yürütecek kişilerin sahip olması gereken vasıfların da iyi belirlenmesi gerekir.

    Amacı sadece bir web projesinde ürünler için gerekli resimleri düzenlemek olan bir kişinin pekala bir kaç grafik programını öğrenerek işin başına geçmesi söz konusu olabilir. Ancak, kişinin bir kaç grafik programını kullanarak kendisini grafiker olarak nitelendirmesi veya grafik uzmanı olarak lanse etmesi kişinin kendisine ve mesleğine duyduğu saygının yitirildiğine işaret eder. Benzer konuyu yazılım mühendisliği için de değerlendirebiliriz. Bir bireyin sadece bir programlama dilini öğrenmesi onu uzman yapmaz. Dolayısıyla uzmanlığın neye yada kime göre belirlendiği belli olmayan bir ortamda bu tartışmaların yapılması da doğaldır.

    Son olarak diyebilirim ki mühendislik bakış açısına ve sistematik problem çözme becerilerine sahip olabilmek için varolan potansiyelinizi geliştirmeniz gerekir. Aldığınız eğitim, bitirdiğiniz okullar size hayata dair özel bir bakış açısı, kayda değer bir nitelik kazandırmıyorsa uzmanım,mühendisim demenin bir anlamı kalmamaktadır. Kalın sağlıcakla !

  • mantissa

    16 Şubat 2016

    @Can Sinan Artuç, çok afedersin ama mezun olduğun Doğu Akdeniz Üniversitesi ‘e ÖSS ‘de boş kağıt versen yerleşirsin. Neyin derdindesin? Kendini bilen insanın yazacağı şeyler değil bunlar.

  • tuncer

    19 Ocak 2017

    @mantissa sen de girseydin o kadar kolaysa. Ben de DAU mezunuyum, sorunun nedir? Kiskanclik, haset, cekememezlik mi?

Bir cevap yazın